Sınav Kaygısı İle Başa Çıkma
Günümüzde iyi bir yaşam, iyi bir gelecek her bireyin vazgeçilmezi durumda. Yine günümüz işsizlik oranlarını yahut tüketim ihtiyaçlarında ki sahip olunması istenilen sonsuzluğu gördükçe, fark oluşturmak, öne çıkmak, diğerlerini geride bırakmak, neredeyse zorunlu olarak algılamaktayız. Bu yüzden; iyi bir yaşam, iyi bir gelecek için, “iyi bir eğitimin şart olduğu” düşüncesi zihnimizde etiketlendi. Hal böyle olunca ister lise ister üniversite giriş sınavları olsun, aile ve birey için ölüm kalım savaşına dönüştü.
Sınav deyince öğrencinin zihninde otomatik olarak; “Sınavı kazanamazsan hayatım kayar.”, “Yaşam boyu mutlu olabilmem mümkün olmaz.”, “Tam bir aptal olarak değerlendirileceğim.”, “Kimse bana değer vermez.” düşünceleri belirir hale gelmekte. Bu düşüncelere yoğunlaştıkça da “kaygı” kaçınılmaz bir şekilde ortaya çıkmaktadır.
Sınav kaygısı ile performans arasındaki ilişki incelendiğinde, ılımlı düzeydeki kaygının, kişinin başarısını ve performansını artırdığı yönünde bulgular görülmekte. Ancak buna karşılık kaygı çok yüksek olduğunda, performans olumsuz etkilenmektedir.
Öğrenci sınavdan önce belirli bir heyecan duyar; bu oldukça normaldir. Bir miktar heyecan, onu daha dikkatli, konsantrasyonu yüksek tutacak ve başarıya götürecek, bir duygudur. Ancak kaygı yüksek düzeylere ulaştığında, kontrolsüzlük hissi ile birlikte, kalp atışlarının artması, ellerde titreme, terleme, mide bulantısı gibi bedensel şikâyetler ortaya çıkar. Bu durum öğrencinin; sorulara odaklanması, zamanı planlaması, doğru çözüm yollarını bulmasını engelleyicidir.
Sınav Kaygısı
Sınavlardan önce ve sınav sırasında yaşanan yoğun kaygıdır. Sınav kaygısının; “düşünsel”, “bedensel” ve “davranışsal” olmak üzere üç temel öğesi vardır.
Sınav kaygısıyla başa çıkmayı sağlayacak başlıca teknikler, üç kategoride değerlendirilebilir; Bunlar “bedensel teknikler”, “zihinsel teknikler” ve “davranışçı teknikler” dir.
Öğrencinin kaygısının yanı sıra ailenin tutumu da kaygıyı artıcı ya da pekiştirici hale getirebilmektedir. Ailelerin beklentisi gerçekçi olmalı, sınava ilişkin konuşmalarında özenli ve yapıcı olmalıdır. Çocuğun aile içinden ya da dışarıdan bir bireyle kıyaslanmaması gerekir. Yine kendi eksikliklerimizi çocuk üzerinden telafi etmemek, gerekir. Anne babaların tutumu; güven veren ve sonuç ne olursa olsun koşulsuz sevgi göstereceğini hissettiren bir yapıda olmalıdır. Unutulmamalıdır ki sadece söylediğimiz sözler değil mimik ve jestlerimiz de oldukça önemlidir.